4 Mart 2015 Çarşamba

ŞİİRLERDEN


HİÇ OLMAZSA

usta ve yenik olmaktansa
acemi bırak tanrım
yüzüm olsun
 hiç olmazsa

DİL 

çölde uyumak diyeyim sen dilde uyanmak de
anla ki niçin bütün yenilmişler dile sarılır

sende kalmıştır sana gelen kimseler ve sözler
hangisine tutunsan düşeceğin yer tenhadır


OTEL 

kendimi çıkaramadığım o fotoğraftan dönüyordum
ayrıldı dediler  otelden
kenara düşürdüler yüzlerini
kalmış öylece baktım ortalığımda
elinde
gözlerinde
çantasında
kimliğinde

ne varsa



KANUN BÖYLE

kölecil  gözdendir uğraşma
sırtına saplanmış  o bakışla
kendine yürüyebilirsin ancak

bakış  ile düş/üş arasında




MUHALİF  VE MUKTEDİR 

hayır mesut bir  isyanım olmadı benim
doğrusu senin de korkusuz bir iktidarın olmadı

vaatlerini görmemek için döndüm sırtımı
döndüm çünkü demedim mi diyecektin
bir iyiliği bin minnete kilitleyen iktidarın

mütevazı hayat müfredatın örtük bencilliğin

DÜŞ/ZAMAN 

düşünden geçerken gözlerine düştüm
kıyısında  böylece okunmuş suların
uzattım elimi siyah yosunlar alev
içinde yazılar resimler işaretler
senin içindeyim demek ki zaman

dışarıda kalmaktır çağırdığına göre 

EVİMİZEGİDELİM
Seni içine alan bütün sözlükler yakılıyor
yüzü dağlanıyor sana benzeyen herkesin
topla bakışlarını evimize gidelim
AYARTI / YAZI
sen sevgili isteyen yarasını kanatan çocuk
vehimleri onarmak yazının rüyasıdır
dilsiz söylemeyi bilebilseydim
derdim ki şiir ateşe mühür vurmaktır


KUTADGUBİLİG
bakış hafızasıdır gözün
hay der iptal eder şimdinin atlasını
konar geçitlerine dilin
dil dediğin de tenhanın sofrasıdır

DARBE
rablerin buyruğuna kanımdan katmak için
isterim bana da olsun ufak tefek darbeler
gönlümün yarasına merhem olsun n’olacak


OĞUL VEREN BELA
tedbir diye yazıya atlayıp geldim ama
ne esnaf ettin dil şehrine beni ne de müşteri
diyelim ki kapılara tedbirsiz geldim
boynuma astığın kelimeleri taşa çalsana


YAŞASIN ÖLÜM
kaç sabahın eşiğine döküldüm gözleriniz kör olsun için
yüreğim soğusun için üşümüş dualar ısınsın için
evime girdiniz kardeşlerimle kol kola öldüm kaç kere bunun için

YURTSUZ
yutkunup mülkün tafrasını
beni çıkarınca babam
şaşkınlıktan öldü

DEVLET SALGINI
artık düş toplayan oğlan
göz görmemiş fırıldak/baş
bu nasıl damar böyle
kana bulanmış iplik
gövde cangılında ağa
dilde yayan yapıldak


BURUŞUK İNTİHAR
kötürüm uykuların teneşirine
buruşuk intiharlar düşer

UÇTU
birden vurdun tenhasına adamın
ten acıdır dedin gövdesinden kuş uçtu

İLTİCA
kalmadı kalbimin söküğünü dikecek kimse
içimdeki ankayı uçarken vurdular
tanıdılar beni gözlerimin kerbalasından
toprağına konuk geldim kabul et beni


SENİ UYGARLIK
ey yalan
evlerin cumbasında dikilen korku
seni içevlerimizde hapsedeceği


KANAYAN KUYTULARDA ARA
kendimden fazla yaşlı oğlum kadar tazeyim
seninle kendimdeyim kendimle hiçbir yerde

beni ararsan eğer kanayan kuytularda ara
benden bir göz kalmıştır baktığın her seherde


BÜTÜN KIYICILAR SOKAKTA
hayata yanlış kıyıdan çıktım ahmet abi
aldanışımı kutsayan elçiler karşıladı beni
yüzünün yarısı gülen akrabalarım

EVİMİZEGİDELİM
Seni içine alan bütün sözlükler yakılıyor
yüzü dağlanıyor sana benzeyen herkesin
topla bakışlarını evimize gidelim


toplu pusu

hatıra pusudadır
kan tutar gibi hatta
tutar insanı

gam pusudadır
hain bir dost gibi hatta
yıkar insanı

ara sorgu kapısı

kol kola düşüyor rüya kuşları
kol kola yalnız
demek ki darası düştü hayatın
yüzünün hesabını vermenin
zamanı geldi demek



ravi ve şair hattat ve hünkâr
(osmanın birinci hikayesi)

bir
zaman bir mucizedir yazı iki mecaz üç
içindeki ceylanları suya indir de dinle
kalbinin sarkacı suya doğruysa, iyi
gövdesinde yorulan bilmez nedir hikaye

Hiç yorum yok: